Teknolojideki hızlı gelişmeler, 1970 yılında depremler hakkında elde edilen veri birikimini, yeni teorik modelleri ve laboratuvar deneylerini artırdı. Bu sayede, depremlerin habercisi olan fenomenleri ve mekanizmaları tespit etmek önemli ölçüde kolaylaştı. Ancak, zamanla bilim insanları daha keskin gözlemler elde ettikçe, deprem tahminlerinin sıklıkla yanıltıcı olabildiğini fark ettiler. Geçtiğimiz günlerde Science bilim dergisinde yayımlanan bir makalede, binlerce GPS cihazından elde edilen verilere dayanılarak yapılan çalışma, büyük depremlerin habercisi olan erken bir aşamayı tespit ettiğini ortaya koydu. Fransız bilim insanları, depremler meydana gelmeden saatler önce başlayan bu önemli aşamayı keşfettiklerini duyurdu. Uzmanlar, Science dergisinde yayımlanan makalede, GPS tarafından kaydedilen çok küçük yer değiştirmeleri analiz ederek bu başarıya ulaştıklarını açıkladılar. Uzmanlar, algılama ağlarının büyük arızaların çevresine stratejik bir şekilde yerleştirilmesinin, depremlerin yaklaşmakta olduğu erken aşamaları tespit etmede önemli bir rol oynayabileceğine inanıyor. Fransa’daki Cote d’Azur Üniversitesi’nde yer alan Institut de Recherche pour le Développement birimindeki sismolog Quentin Bletery, yapılan bu önemli keşfi gelecek için atılan büyük bir adım olarak değerlendirdi. Reno’daki Nevada Üniversitesi tarafından tutulan bir veri setini analiz eden Bletery ve meslektaşı Jean-Mathieu Nocquet, büyüklüğü 7.0 veya daha yüksek olan bilinen deprem bölgelerinin yakınında bulunan GPS istasyonlarına odaklandılar. Depremlerin neden olduğu gerçek hareketi, beklenen hareketle karşılaştırarak önemli bir analiz gerçekleştirildi. Yaptıkları araştırmada, depremin meydana gelmeden önceki 48 saat içinde GPS istasyonlarının kaydedilen konumlarını dikkatlice incelediler.
‘Deprem Anı Yaklaştıkça…’
İki uzmanın araştırmaları bir depremden önceki son iki saat içinde, yer hareketinin genellikle beklenen hareketle paralel bir hizaya gelmeye başladığını ve deprem zamanı yaklaştıkça yoğunlaştığını gösterdi. Yapılan analizler, tipik olarak hiçbir depremin olmadığı rastgele seçilen iki saatlik aralıklarda gözlenmeyen hareketlerin, deprem öncesi son iki saatte belirgin bir şekilde ortaya çıktığını gösterdi. Bu bulgular, uzmanlara son iki saat içinde gözlenen hareketlerin, depremlerin habercisi olabileceğini düşündürttü. Haberglobal’in aktardığı ve Science dergisinde yayımlanan araştırma, depremlerin davranışlarına dair önemli bilgiler sunuyor ve deprem tahmininde gelecekteki gelişmeler için umut veriyor. Ancak sismologlar, bu keşfi güvenilir bir deprem tahmin yöntemine dönüştürme aşamasında önemli bazı zorluklarla karşı karşıya.
Mevcut Teknoloji Yeterinde Hassas Değil
Deprem tahminleme alanındaki umut verici keşiflerin temel zorluğu, mevcut teknolojik cihazların bu hareketleri önceden algılamak için yeterince hassas olmaması. Araştırmanın sahibi olan Bletery, deprem habercilerinin tespiti için kullanılan ekipmanın yaklaşık 50 kat daha hassas olması gerektiği tahmin ediyor. Bu teknolojik eksiklik, deprem öncesi belirtilerin daha güvenilir bir şekilde tespit edilmesini zorlaştırsa da Bletery, keşfin çok önemli bir ilerleme işareti olduğuna inanırken depremlerin ani fay hareketlerinin neden olduğu kaotik ve anlık olaylar olduğu fikrine meydan okuduğunu belirtiyor. Yapılan araştırmaların sonucuna göre, bu keşfin mevcut teknolojideki sensörlerle pratikte kullanılamayacağı açıklandı. Deprem tahminleme alanındaki ilerlemeler, artık sensörlerin teknolojisi ve hassaslığını geliştirmeye odaklanmayı gerektiriyor. Özellikle son yıllarda geliştirilen erken uyarı cihazları, deprem konusunda büyük bir öneme sahip. Bu cihazlar, deprem anında ortaya çıkan enerji boşalımlarını algılayarak kullanıcıya alarm veriyor. Yapılan açıklamaya göre, mevcut durumda bu keşfedilen formül, var olan teknolojilere maalesef entegre edilemiyor.
Japonya Depremi Bunun Bir Örneği Miydi?
Araştırmacıların bulguları, beraberinde merak uyandıran soruları da gündeme getirdi. Japonya kıyılarındaki GPS verilerini incelerken uzmanlar, hareketlerin 2011 yılında yıkıcı bir tsunamiyi tetikleyen ve 9,0 büyüklüğündeki Tohoku-Oki depreminden çok önce eşleştiğini keşfettiler. Uzmanların yaptığı araştırmada, hareketlerin yaklaşık 3,6 saatlik tekrar eden bir döngüyü takip ettiği gözlendi.