EY’den yapılan açıklamaya göre, raporda yer alan bilgiler, iklimle ilgili finansal verilerin raporlanmasını teşvik etmek için kurulan “İklimle Bağlantılı Finansal Beyan Görev Gücü” tarafından belirlenen 11 temel tavsiye ekseninde incelendi. Barometre, şirketleri kapsam ve kalite bağlamında değerlendiriyor.
Bu yılki rapor, kuruluşların iklim taahhütleri ile kurumsal stratejileri arasında derin bir kopukluk olduğunu ortaya koydu. Rapora göre, çalışmaya katılan şirketlerin neredeyse yarısı iklim taahhütlerini açıklamalarına rağmen bu taahhütleri hayata geçirecekleri yol haritasını açıklamıyor. Yüzde 74’ü ise iklim riskinin ölçülebilir etkilerini iklim değişikliği stratejileriyle ilgili açıklamalarına dahil etmiyor, bu da konunun kurumsal düzeyde yeterli değeri görmediği gerçeğini ortaya koydu.
Barometre, şirketlerin iklim değişikliği ile ilgili beyanlarını hem sayısal hem de kapsam açısından değerlendirdi. Buna göre açıklamalarını paylaşan şirket oranında ilerleme kaydedilirken, paylaşılan beyanların kapsamı ise yüzde 50 gibi görece düşük bir düzeyde kaldı.
Ülkeler arası karşılaştırma yapıldığında, iklimle ilgili en detaylı ve geniş kapsamlı açıklama konusunda Birleşik Krallık, Almanya, Fransa, İspanya ve ABD öne çıktı. Hindistan, Çin ve Filipinler ile Endonezya’nın önemli ölçüde iyileştirmeye ihtiyaç duyduğu belirtildi.
EY Küresel İklim Riski Barometresi, şirketlerin acilen alması gereken 3 kritik önlemi, “niyeti eyleme dönüştürün”, “düşük karbonlu bir gelecek için veri yönetimini sağlayın”, “dönüşümde yönetim kurulunun itici gücünü kullanın” şeklinde sıraladı.
“İŞ DÜNYASI TAAHHÜT ZİHNİYETİNDEN BİR EYLEM PLANINA GEÇMELİ”
Açıklamada görüşlerine yer verilen EY Türkiye İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Hizmetleri Lideri Ece Sevin, bu yılki EY Küresel İklim Risk Barometresi’nin, net sıfır ekonomiye geçişin önemli ölçüde hızlandırılması gereken bir dönemde, belirtilen iklim hedefleri ile bunları gerçekleştirmeye yönelik kurumsal eylemler arasında bir kopukluk olduğunu gösterdiğini aktardı.
İklim riskinin açıklanmasının, ayrı bir onay kalemi olarak değil, daha kapsamlı bir stratejinin parçası ve rekabet avantajı elde etmek için bir fırsat olarak görülmesi gerektiğini vurgulayan Sevin, “Bu, özellikle gerçek değişimi benimsemesi ve gerçekleştirmesi gereken liderler için çok önemli bir fırsat olabilir. İş dünyası, taahhüt zihniyetinden, karbonsuzlaştırma stratejilerinin operasyonlarının tamamında uygulandığı bir eylem planına geçmelidir.” değerlendirmesinde bulundu.