Anadolu Ajansı (AA) tarafından küresel iklim değişikliğine dikkati çekmek için “İklim Değişikliğinin Sonuçlarını Yeniden Düşünmek” (Rethinking the Consequences of Climate Change) başlıklı panel düzenlendi.
AA'nın İstanbul ofisinde organize edilen panelde dünyanın karşı karşıya kaldığı iklim değişikliği sorunu uzmanlar tarafından tartışıldı.
Moderatörlüğünü AA Çevre Haberleri Müdürlüğü muhabiri Yeter Ada Şeko'nun üstlendiği panelde, Türkiye Sağlıklı Kentler Birliği Danışma Kurulu Üyesi Doç. Dr. Şuay Nilhan Açıkalın, Economyfirst Limited London Direktörü Klaus-Peter Ralf Jürgens ve Türkiye Su Enstitüsü (SUEN) Politika Geliştirme Koordinatörü Dr. Tuğba Evrim Maden konuşmacı olarak yer aldı.
İklim Değişikliğinin Sosyal Sonuçları (The Social Consequences of Climate Change) kitabının editörlerinden biri olan Açıkalın, katıldığı COP toplantılarında herkesin iklim değişikliği hedeflerinden bahsettiğini, ancak bu hedeflerin veya iklim değişikliğinin bireyleri ve sosyal hayatı doğrudan nasıl etkilediği konusunun göz ardı edildiğini söyledi.
Açıkalın, iklim değişikliğinin sosyal boyutlarına odaklanan geniş bir literatür bulunduğunu, ancak bu çalışmaların disiplinler arası bir bakış açısına sahip olmadığını belirterek, şöyle devam etti:
“Oysa iklim değişikliği tek bir bilim dalı tarafından ele alınması gereken bir olgu değil, hem sosyal bilimlerin hem de doğa bilimlerinin bir tür konsorsiyumu tarafından çözüme kavuşturulması gereken uzun vadeli bir olgu. Editör Prof. Dr. Şefika Şule Erçetin ile farklı alanlardan yeni fikirleri bir araya getirmenin iyi bir düşünce olabileceğini düşündük ve bu kitabı hazırlamaya karar verdik. Kitabı hazırlama sürecimiz neredeyse bir buçuk yıl sürdü. Kitap, psikolojiden eğitime, uluslararası ilişkilerden doğa bilimlerine kadar çeşitli alanlardan 13 bölümden oluşuyor. Burada ortaya koymaya çalıştığımız temel fikir, harekete geçmemiz gerektiği, ancak aynı zamanda iklim değişikliğinin sosyal boyutu için de harekete geçmemiz gerektiğiydi.”
İklim değişikliğiyle ilgili en büyük iki zorluğun, dezenformasyon ile farkındalık eksikliği olduğunu, yaptıkları araştırmalar kapsamında üniversite öğrencisi yaş grubunun yüzde 35'inden fazlasının iklim değişikliğine inanmadığının belirlendiğini ifade eden Açıkalın, bu tür sorunların aşılması için hem kişisel hem de toplumsal düzeyde sorumluluk alınması gerektiğini kaydetti.
– Şehirlerde sürdürülebilirlik
Kitabın, “Kentsel Toplulukların İklim Değişikliğine Duyarlılıkları” (Vulnerabilities of Urban Communities to Climate Change) bölümünün yazarı olan Jürgens, sürdürülebilir mahalleler oluşturulması yönündeki çalışmalara değindi.
Apartmanlar, sokaklar ve parklar gibi mevcut yaşam şeklinin iklim değişikliği noktasında ne kadar sürdürülebilir olduğu konusunda tereddütleri bulunduğunu dile getiren Jürgens, şöyle konuştu:
“Sakin Şehirler (Slow Cities) ve Akıllı Şehirler (Smart Cities) var. Akıllı şehirler kavramını İsveç'ten ödünç aldım. İsveç hükümeti, yalnızca akıllı şehirlerin teşvik edilmesi için özel bir devlet kurumu bile kurdu. Sakin şehirler kavramını ise Türkiye'de keşfettim. İzmir'e yakın Seferihisar'da inanılmaz bir yer var. Küçük bir yer, sakin bir yer. Belirli bir ölçüde hafta sonu giderseniz, İzmir'in yarısı oraya gelmiş olur. Ama hoşuma giden iki boyutu var. Bunlardan biri halk katılımı var. İkincisi ise halk sakin şehirlere ikna olmuş durumda ve bundan fayda sağlıyor. Peki ne tür faydalar? Daha yüksek yaşam kalitesi ve mali açıdan somut faydalar.”
– İklim değişikliğinin su kaynakları üzerindeki baskısı
SUEN Politika Geliştirme Koordinatörü Maden ise, iklim değişikliğinin su kaynaklarının kullanılabilirliği, kalitesi ve dağılımını etkileyerek küresel su kaynakları üzerinde önemli bir etkiye sahip olduğuna dikkati çekti.
Maden, iklim değişikliğinin hem küresel hem de bölgesel ölçekte hidrolojik döngünün tüm aşamalarında değişikliklere yol açarak daha şiddetli hava olaylarına neden olduğunu bildirdi.
Buzulların, dünyanın tatlı su potansiyelinin yaklaşık yüzde 67'sini içerdiğini vurgulayan Maden, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Her eriyen buzul, bizim için bir kayıptır. Bu nedenle, bu alanlarda insan faaliyetlerini kısıtlamak için yerel olarak kullanılan doğa koruma araçları, iklim değişikliği gibi küresel bir sürecin sonuçlarını sınırlamakta yetersiz kalıyor. Her yıl 22 Mart Dünya Su Günü olarak kutlanıyor ve bu yılın teması buzulları korumak. Bu, tatlı su kaynakları açısından çok önemli. Deniz seviyelerinin yükselmesi ise sadece ada ülkeleri ve ada şehirleri için bir hayatta kalma sorunu değil, bu aynı zamanda tatlı su kaynaklarını da etkiliyor.”
Maden, iklim değişikliğiyle artan talep doğrultusunda gelecekte daha fazla su krizi yaşanabileceği tahmininde bulunarak, su diplomasisi yoluyla anlaşmazlık ve çatışmalara çözüm yolu aranarak bölgesel işbirliği sağlanabileceğini ve bu kapsamda istikrar ve barış ortamı oluşturulmasına yardımcı olunabileceğini aktardı.
Panel, soru-cevap bölümünün ardından sona erdi.
– İklim krizine farklı bir bakış açısı
İklim Değişikliğinin Sosyal Sonuçları isimli çok yazarlı kitap, iklim değişikliğini yalnızca bilimsel bir fenomen olarak değil, toplumsal ve kültürel boyutlarıyla ele alarak okuyuculara yeni bir bakış açısı sunmayı amaçlıyor.
Editörlüğünü Prof. Dr. Şefika Şule Erçetin ile Doç. Dr. Şuay Nilhan Açıkalın'ın yaptığı kitabın yazarları arasında AA Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Serdar Karagöz de bulunuyor.
Karagöz, kitapta, iklim gazeteciliğinin dünya çapında nasıl bir dönüşüm geçirdiğini ve Türkiye'de bu alanda nasıl ilerleme kaydedildiğini inceliyor, AA öncülüğündeki “Greenline Projesi”nin, Türkiye'de sürdürülebilir habercilik anlayışına nasıl katkı sunduğunu ayrıntılı şekilde ele alıyor.
Kitapta, iklim krizinin yalnızca çevresel bir sorun olmadığı, ekonomik eşitsizliklerden sosyal istikrarsızlığa kadar birçok alanda derin etkiler yarattığı gerçeği gözler önüne seriliyor.