Hava kirliliği, atmosferde bulunan partikül veya kirletici gaz yoğunluğunun canlıların sağlığına zarar verecek veya maddi hasar oluşturacak duruma erişmesi şeklinde tanımlanıyor. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre hava kirliliği dünya genelinde her yıl 7 milyon kişinin ölümüne neden oluyor. Bu nedenle hava kirliliğinin tespitine, nedenlerine ve sonuçlarına yönelik bilimsel araştırmalar önem kazanıyor.
“Kentsel Alanlarda Geniş Aralıkta Partikül Madde Boyut Dağılımı Kullanılarak Partikül Oluşum Mekanizmasının ve Hava Kirliliği Kaynaklarının Araştırılması: İstanbul Örneği” başlıklı araştırmayı hayata geçiren Şahin, çalışmanın detayları hakkında AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
Türkiye’de ilk kez, nano boyutlu partiküllerin çok geniş aralıkta sayımı üzerinde çalıştıklarını belirten Şahin, araştırmanın temel amacının İstanbul atmosferindeki nanopartikül dinamiğini anlamak, incelemek ve hava kirliliğinin kaynaklarını partikül madde özelinde ortaya koymak olduğunu söyledi.
Bakanlık ve belediyelerin işlettiği hava kirliliği istasyonlarından kirliliğin izlenmesi ve tespitinde kullanılan PM10 ve PM2,5 ile kükürtdioksit, azot dioksit, karbonmonoksit ve ozon gibi kirleticilere dair verileri aldıklarını aktaran Şahin, partikül maddenin içerisinde bulunan yanmamış karbon türevlerini temsil eden siyah karbonu da iklim değişikliğinde karbondioksitten sonra en fazla ısıtma etkisi olan parametre olması nedeniyle araştırma kapsamında ölçümlediklerini bildirdi.
İstanbul’da üç noktada ölçüm yaptıklarını anlatan Şahin, bunlardan birinin, tüm kentin hava kalitesinin homojen bir karışımı olarak gördükleri Maslak, ikincisinin kentin hava kirliliğini temsil eden Alibeyköy ve üçüncüsünün trafik kaynaklı kirliliğin özelliklerini belirleyebildikleri Aksaray olduğunu belirtti.
Şahin, bu ölçümler doğrultusunda elde ettikleri veriler hakkında şu bilgileri paylaştı:
“İstanbul’da 10 nanometre ile 30 mikron aralığında 1 santimetreküp içerisinde toplamda 10 bin ile 20 bin adet partikül madde tespit ettik. Bu sayılan partikül maddenin yaklaşık yüzde 80’inden fazlası nano boyutlu partiküller yani ultra ince partiküller. Dünyanın en kötü hava kalitesine sahip ilk 3 şehri, ilk sırada Delhi olmak üzere Hindistan’da, en temiz hava kalitesine sahip şehirler ise ABD ve Kanada’da bulunuyor. En kötü hava kalitesine sahip Delhi’de yıllık ortalama PM2,5 değeri 150’yi aşarken Miami ve Toronto gibi en temiz hava kalitesi olan şehirlerde ortalama 7-8 PM2,5 ölçülüyor. İstanbul’da genel ortalama, yıllık 20-25 PM2,5 ölçülen Londra, Paris, Madrid, Barselona gibi Avrupa şehirleriyle hava kalitesi bakımından benzerlik gösteriyor.”
1 mikronun altındaki nanopartiküllerin iklim değişikliği ve insan sağlığı için bir tehdit olduğuna ve son yapılan çalışmalara göre bu nanopartiküllerin beyne hatta anne fetüsüne kadar girebildiği, aynı zamanda Alzheimer hastalığının da sebeplerinden biri olabileceği üzerine güçlü kanıtlar ortaya konduğuna dikkati çeken Şahin, 1 yıl boyunca belirlenen 3 noktada ölçümlere devam edeceklerini ve projenin çıktılarını politika geliştiricilere sunarak hava kirliliğinin kontrolü ve önlenebilmesi açısından kullanılabilir bir tavsiyeye dönüştürmek istediklerini dile getirdi.
Emisyon kaynakları dışında, hava kirliliğinin önemli etkenlerinin topografik ve meteorolojik koşullar olduğunu, bu nedenle her şehrin hava kalitesinin kendi özelinde değerlendirilerek bu kapsamda azaltım planları oluşturulması gerektiğini vurgulayan Şahin, sözlerini şöyle tamamladı:
“Sürecin sonucunda çıktılarımızdan bir tanesi olarak, atmosferik dinamiği anlamaya çalışacağız yani biz atmosferdeki nanopartiküllere maruz kalırken bunların esas kaynakları insan faaliyetleri mi yoksa atmosferdeki birtakım dönüşüm dinamik reaksiyonlar mı, bunun çözümlemesini yapmış olacağız. İkincisi, seviye belirlemiş olacağız, diğer mega kentlerle daha iyi karşılaştırılabilir bir sonuç elde edeceğiz. Üçüncüsü, kaynakları tek tek tanımlamış olacağız. Yüzde kaçı hangi kaynaktan geliyor, net bir şekilde ortaya koyacağız.”